Lübnan’ın başkenti aynı zamanda en büyük ve en kozmopolit şehri Beyrut 5 önemli bölgeden oluşuyor. Bu bölgelerden en önemlisi şehrin kalbi Downtown bölgesidir. Beyrut’un 1975’den 1990 yılına kadar süren iç savaş dan en çok zarar gören bölgedir ve aynı zamanda en çok yenilenen, restore edilen bölgedir.

Özellikle Downtown bölgesinin mimarisine baktığımızda Türk mimarisinin üzerine Fransız mimarisi işlenmiş ve Arap kültürüyle harmanlanmış bir mimari yapı görmekteyiz.

 

 

 

 

 

Downtown  bölgesinin merkezinde gezerken kaybolma olasılığınız yoktur. Downtown da bütün sokaklar Yıldız meydanına (Place De I’Etoile) çıkmaktadır. II. Abdülhamit tahta çıktıktan sonra bu olayı kutlamak için Beyrut halkı bu saat kulesini inşaa etmiş. Bu meydanda ki saat kulesi Dünyaca ünlü Rolex markasıdır. Saat kulesinin hemen karşısında ise Saint George Yunan Ortadoks kilisesi  yer alıyor. Downtown çevresinde bütün sokakların giriş çıkışları asker kontrolünde yapılıyor.

Bu kontrollerin bu bölgede daha sık olmasının sebeplerinden biri çok fazla turist olan bölge olması ve ikincisi ülkenin zenginlerinin bu bölgede yaşamasından kaynaklanmaktadır. Asker kontrollü bu bölgede çok daha rahat gezinti yapabiliyorsunuz.

 

 

 

 

 

 

 

Downtown da Parlamento binasına çıkarken Beyrut’un en şirin kiliselerinden biri olan Sain Louis Roman Katolik Kilisesine uğruyoruz. Beyrut çok fazla mezhebin ve dinin aynı anda yaşadığı kozmopolit bir şehir.

Şehrin bir diğer bölgesi bir zamanlar Roma bölgesi olan bu bölgede şehir 7 kez yıkılıp yeniden inşaa edilmesine rağmen Roma eserlerini muazzam bir şekilde korunmuştur. Roman katolik kilisesinin hemen üstünde Roma hamamlarını görüyoruz. 1968 yılında bulunan bu hamamlar 1997 yılında ki detaylı kazı çalışmaları sonucunda gün yüzüne çıkmıştır. Yerden ısıtma sistemli bir çok sayıda havuz bozulmadan günümüze kadar gelmiştir. Hamamlara giriş tabi ki yasak sadece yukarıdan fotoğrafını çekebiliyorsunuz en azından fotoğraf çekmeye engel olan askerler burada yoklar.

Roma hamamlarını ve kalıntılarını geçtikten sonra ihtişamlı ve şaşalı görüntüsüyle şehre biraz yukarıdan bakan Parlamento binasını görüyoruz. Parlamento binasına da giriş de fotoğraf çekmek de yasak olmasına rağmen No Photo !!! bağrışları esnasında bu kadar fotoğraf çekebildik.

Downtown bölgesini gezmeye devam ederken St. George Maronite katedralini ve aynı avluda mavi çini işlemeleri ve büyük kubbeleriyle Süleymaniye camisi örnek alınarak inşaa edilen El Emin camisi aynı zamanda ecnebilerin mavi çinilerinden dolayı Blue Mosque dedikleri Sultan Ahmet camisine benzetildiğini görüyoruz.

Her dine her mezhebe ayrı ibadet hanelerin yapıldığını burada daha iyi görülmektedir. Zira aynı avluda iki ayrı dine mensup iki ayrı ibadet görülmektedir. Beyrut orta doğuda gördüğüm en fazla dinin bir arada yaşadığı şehirlerden biridir.

St. George katedrali 1772 yılında Bizans İmparatoru Theodosius II’nin talimatıyla Beyrut Psikoposu Eustathius tarafından yapılmıştır. Kilise aynı zamanda Beyrut Başpiskoposluğuna ev sahipliği yapmaktadır.

Muhammed El Emin Cami Efsane Başbakan Refik Hariri tarafından yaptırılmıştır. Caminin çini süslemeleri Bursa İznik vakfı tarafından özel olarak yaptırılmıştır. Camide 6.500 kadar insan aynı zamanda namaz kılabiliyor. Caminin hemen yanında ise suikasta kurban giden Refik Hariri ve 7 korumasının mezarı bulunuyor. Mezarlıkta restorasyon olduğundan dolayıgezmek ve fotoğraf çekmek fırsatı bulamadık.

St. George Maronite katedralinin hemen diğer yanında ise Roman kalıntıları görülmektedir. Tahmini 55 yıl önce gün yüzüne çıkmış bu kalıntıların tarihi dokularına sahip çıkılarak korunmuştur. Kalıntıların yanına inilemediği için yukarıdan güzel bir fotoğraf çekmek ve uzaktan da olsa inceleme fırsatı bulmuş olduk.

 

PİGEON ROCKS

Beyrut sahilinde yer alan Güvercin kayalıkları (Pigeon Rocks) şehrin simgesi halindedir. Turistlerin uğrak yeri olan Güvercin kayalıkları manzarası görülmeye değer, özellikle gün batımında harika bir manzaraya sahip.

Hemen yanında ki kafede bu manzara eşliğinde kahvenizi yudumlayabilirsiniz.

Yukarıdan Kayalar gayet güzel görülebiliyor fakat biz tekne kiralayan firmanın beslediği güvercinler dışında

güvercin görmedik. Daha yakından görmek ve aynı zaman tekne keyfi yapmak için 5 Euro karşılığında eğlenceli bir tur yapabilir ve kayalıkların altında ki mağaraları görebilirsiniz.

 

Beyrut Amerikan Üniversitesi Beyrut’un aynı zamanda Lüban’ın en köklü üniversitesi. Bu üniversite Amerikan misyonerlerinin din ve siyasi anlayışlarını ülkede yaymak için 1866 da misyoner Daniel Bliss tarafından kurulmuştur.

 

 

 

Öncelikle Suriye Protestan koleji adıyla kurulan üniversite daha sonra Beyrut Amerikan üniversitesi olarak adı değiştirilen kurumdur.Amerikan üniversitesi şehrin en güzel yerlerinden birinde güzel bir doğa, orman içine kurulu yamaçtan denize kadar inen çok büyük bir alana yayılmış; İçerisinde çeşitli kampüsleri, havuz, tenis kortu, futbol sahası gibi spor tesisleri olan ülkenin en iyi üniversitesi konumundadır.

ZAİTUNAY BAY

Zaitunay Bay sahilde yer alan marina bölgesidir. Şehrin en lüks bölgesidir. İnanılmaz lüks araçlar , yatlar , lüks oteller , lüks restoranlar, kafeler ve barların bulunduğu muhteşem deniz manzarasına sahip bir bölgedir.

Gökdelenler süslenen bu bölge savaştan sonra en çok yatırım yapılan yer konumundadır. Gökdelenleri ve lüks araçları gördüğünüzde Dubai yolunda ilerleyen bir şehir izlenimi veriyor insana ama tabi ki daha çok zamana ihtiyaçları var.

Zaitunay Bay bölgesinde en dikkat çekici binası ise başbakanlık sarayı olarak Refik Haririnin yaşadığı denize sıfır önünde özel Beach Clup, havuz ve restoranı bulunan adeta lüks bir otele benzeyen muazzam bir saray. Refik Hariri burada suikasta uğradığından beri kullanıma kapalı duruyor şu sıralar restorasyonu devam eden başbakanlık sarayının 2019 yılında restorasyonu tamamlanacakmış.

Hamra bölgesi savaş zamanından önce Beyrut’un lüks ve elit bölgesi halinde iken savaş da çok fazla tahrip görmüş ve bu yıkım karşısında cazibesini Downtown ve Zaitunay Bay’a kaptırsada tekrar ünvanını geri kazanmak için büyük yapılanma halinde.Hamra bölgesinde aynı anda hem lüks hayat sürenlerin hem alt tabaka kesimin yaşamını hem de savaş kalıntılarını aynı anda görebilirsiniz.Sokaklarda gezerken restore edilmiş lüks evler, harabe halde restore edilmeyi bekleyen evler ve en önemlisi savaştan kalma mermi izlerinin hala duvarlarda olduğu binaları ve tarihi görebilirsiniz.

 

 

 

 

 

Beyrut sokaklarını gezerken daha fazla yer görmek ve o tarihi yaşayabilmek için kesinlikle yürüyerek gezmenizi öneririm. Yürüyerek gezmek tercihiniz değilse; otobüs tercih etmenin neredeyse imkansız olduğu için ve taksinin çok pahalı olmasından dolayı uber kullanmanızı öneririm taksilere göre daha ucuz ve baya yaygın bir ulaşım aracıdır. Dipnot (Beyrutun trafiği berbat durumda).

JEİTA GROTTO

Jeita Grotto Arabçada büyük mağara anlamına geliyor. 1836 yılında bulunan bu mağara gidenlerin kesinlikle hayran kalacağı alışılmış mağaraların aksine muazzam bir görsel şölen sunuyor. 2 katlı olan mağara binlerce yıllık doğal aşındırma sonucu oluşmuş ve içinde büyük sarkıtlar bulunan mağaraya önce teleferikle üst katına çıkıyorsunuz ardından ise küçük bir tren yada yürüyerek alt katına iniyorsunuz.

 

Mağaranın üst katını yani jeita kısmını yürüyerek geziyorsunuz ve o doğal oluşum sarkıtlara dokunarak inceleyebiliyorsunuz. Alt katına yani grotto kısmı ise suyun hatta mineral water’ın içinde olduğu için botla geziyorsunuz masmavi doğal suyun içinde oluşumları daha yakından görebiliyorsunuz.

Çoğu yerde olduğu gibi burdada fotoğraf çekmek yasak denildi ve üst katta telefonlarımız ve fotoğraf makinamız alındığı için fotoğraf çekemedik ancak alt kata gizlice telefon sokarak güzel bir kaç poz çekebildik. (Aklınızda bulunsun telefonu saklayın ve içeriye bir şekilde sokun derim.)

BYBLOS – HARİSSA  

Byblos; Unesco dünya mirası listesinde yer alan, dünyanın kurulduğundan beri yaşam sürülen en eski şehirlerindendir. Şehrin diğer adı Bible yani incile adını veren anlamındadır.
Byblos tam bir Akdeniz kasabası küçük şirin bir şehirdir. Bizim gezme fırsatımız olmadı sadece denize girmek için 1 saat durabildik çok güzel berrak, temiz ama bir o kadar da tuzlu zevk aldığımız bir denize sahip.
Gidecek olanların daha fazla zaman ayırarak şehrin merkezinde ki şirin sokaklarını, taş evlerini , kafelerini, balıkçı limanını, eski çarşısını gezmelerini ve tabi ki denize girmelerini öneririm.
Harissa deniz seviyesinden teleferik yardımıyla 650 metre yüksekliğe çıkarak ulaşılan, şehri kuşbaşı gören hayran kalacağınız bir manzaraya sahip Meryem Ana Heykeli ve kilisesine ulaşıyorsunuz.
Amacımız Tabi ki sadece manzara için değil aynı zamanda Meryem Ana Heykeli ve kilisesini ziyaret etmek. Harissa daha çok gayri müslim Hristiyan halkın yaşadığı bir dağ kasabası.
Meryem Ana heykeli dünyadaki heykelleri arasında yüz hatlarının en belirgin olan heykel burada bulunmaktadır. Meryem Ana heykeli ilginizi çekmese dahi manzara için gidilmesi gereken yerlerin başında geliyor.
Beyrut’u genel olarak çok güzel bulduk gerçekten gezmeye tarihini anlamaya değecek bir tarih var burada. Merkezi yerlerde kalmaya özen göstermelisiniz, çünkü eğer merkeze

yakın bir yerde kalırsanız Beyrut’un genelini taksiye yada toplu ulaşıma ihtiyaç duymadan doya doya gezebilirsiniz. Beyrutta genel olarak fiyatlar Çok yüksek değil çok büyük bütçeler harcamadan şehri 3 günde rahatlıkla gezebilirsiniz. Taksi kullanmak isterseniz Uber’i kullanmanızı öneririm. Gezimizde anlattığımız Yakın çevreye gitmek için ise günlük 100-150 Euro gibi bir ücret ile sabah dan akşama kadar sizi gezdirebiliyorlar bu da Beyrut çevresini gezmek için en iyi alternatiflerden bence.

Şimdiden sizlere iyi tatiller dilerim.
Yazar

SeyyahYollarda.COM 'un kurucusu olan Hakan YILDIRIM Bursanın Gemlik ilçesinde doğmuş büyümüş ve hala burada yaşamaktadır. 2018 yılında Hakan YILDIRIM tarafından kurulan Seyyah Yollarda her geçen gün büyümeye devam etmektedir.

Yorum Yaz